18 Ocak 2013 Cuma

Memleketten Modern Köle Manzaraları

Şimdi ilkokuldan üniversite mezuniyetine kadar aynı okullarda okumuş, aynı başarı grafiğini çizmiş iki yakın arkadaşın bir iş gününe göz atalım:

Uyarı: Bu yazı yok artık, bu kadarı da olmaz demenize sebep olacak olaylar içerebilir ancak hepsi gerçektir!

Not: Bu yazıdaki şahıslar aynı maaşı alıp, aynı statüde çalışan kişilerdir.

Karenina her sabah kalkıp çalıştığı plazanın spor salonunda duş alır, açık büfe kahvaltısını yapar (evet, evet doğru! şuan adeta bir otelde tatilde), sonra da bilmemkaçıncı kattaki ferah ofisine gidip, bazen çalışır, bazen de çalışırmış gibi yapar. Gibi yaptığı kısımlarda şirket içi organizasyonlarını (yatla Ege turu, yurtdışı turu, bilumum partiler) katılmak isterler mi diye arkadaşlarına mail atmaktadır. İşinden boş kalan diğer vakitlerinde ise yine plazanın içerisindeki kuaföre gidip saçlarına fön çektirir veya manikür yaptırır. (Bildiğin üstüne para da veriyorlar durumu yani) Ve bu, genel olarak bütün şirket çalışanlarınca aynı (tamam, diğer çalışanlar belki biraz daha fazla çalışıyor olabilir Karenina'dan) Yani şirketteki yeni mezunlar dahil herkes bir nevi patronun karısı ama hobi olarak şirkete geliyor pozisyonunda!

Evet,bu Karenina

Oysa ki çalışmak dediğin öyle mi olur! Nasıl olur, bkz:


Capitella sabah ufacık ofisine gelip 60lardan kaldığını düşündüğü memur masasına oturur (ve memur fln da değilim). Sabah kahvaltısını aldığı 1 tl'lik simitle yapıp işinin başına geçer ve kalabalıktan dolayı oksijen oranı oldukça düşük olan ofiste nefes almaya çalışır. (Ofisimiz dergi kapaklarındaki gibi olmak zorunda mı, ne var yani- bkz. mağrur ve gururlu yeni mezun)  Öğlen bir saatlik arayı saymazsak sonrası yine aynı rutinde, memur masasının başında, masaüstü bilgisayarının (notebook fln değil, yanlış anlaşılma olmasın) karşısında geçer. Capitella bazen de Karenina'nın gönderdiği organizasyon mailini okur ve neden orada olduğunu sorgulamak için kafasını pencereden dışarı çevirir. Ama o da ne! Pencereden dışarısı görünmüyor, adeta bir sis inmiş! Hayır, hayır bu sis değil, uzun zamandır (bence en az 2 senesi var) silinmeyen bir pencere! Güneşli günlerde bile havanın bulutlu sanılmasına yol açıyor sadece çok büyük bir olay değil. (Alakasız olacak ama bir başkamızın ofisinde pencere bile yok, küçük bir plazanın eksili katlarında çalışıyor- bunu da kendinizi biraz daha iyi hissedin, neler varmış yaa diyin diye anlatıyorum)

Evet, bu da ben. Ve hayır, resimdeki kadar sanatsal görünmüyor.

Orda adam otel gibi ofis yapmış; insanlar yiyip içip keyiflerine bakıyorlar ama adam hala Türkiye'nin alanında birinci, en zengin şirketlerinden biri. Bizimkisi sen buraya çalışmaya geldin, rahat etmene gerek yok napıcan kafasıyla bizi tıkmış bir odaya çalıştırıyor ama bir arpa boyu yol gidemiyor. Eee bu işin böyle yürümeyeceğini halen göremiyorsan, ben sana daha ne diyeyim ey patron?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder