16 Ocak 2013 Çarşamba

Büyüklere Masallar - Külkedisi

El bebek gül bebek büyütülen Sindirella babası öldükten sonra üvey annesi ve üvey kız kardeşleriyle yalnız kalır ve çile başlar. Artık her işi Külkedisi lakabını almış Sindirella yapmaktadır ve bunun karşılığında en kötü yerde uyuyup, en kötü yemekleri yemektedir. Bir gün Külkedisi gözünü karartıp sihirli bir perinin de yardımıyla kraliyet balosuna gider ve hayatının aşkıyla tanışır. Tabii olaylar bir süre Külkedisi ve Prens'i ayırır, ancak en sonunda Prens elindeki ona uyan ayakkabının teki ile Külkedisini bulmayı başarır. Ve Külkedisi ile Prens mutlu bir beraberliğe yelken açarken, üveyler de eski sefil hayatlarına geri döner.

Evet, hepimiz bu masalı biliyoruz zaten. Peki şimdi bir de benim hayatıma göz atalım:





Çok iyi okullarda okuyan, başarıdan başarıya koşan Capitella mezun olunca büyük umutlarla İstanbul'a göç etmeye karar verir. Bir dizi olaydan sonra hayalindeki kurumsal şirket yerine, kendini arada kalmış, ne kurumsal ne de değil (aslında değil), bir şirkette bulur. Bundan sonra Capitella iş tanımında olan işlerin yanı sıra olmayanları bile yapar, ama tabii en kötü maaşı o alır. Üstelik çalıştığı yer de şömine kenarındaki is pas içindeki yerden hallicedir (hatta belki de değildir) Bir gün (6 ay sonra) Capitella gözünü karartıp Kariyer.net'e girer. Önüne gelen ilana başvurur. Sonra oldukça sevdiği, bizzat gidip alışveriş yaptığı kurumsal bir firma tarafından görüşmeye çağrılır. Koşa koşa (binbir bahane ile) görüşmeye gidilir, ancak bu firmayla kavuşmaları kolay olmayacaktır. Bir görüşme, iki görüşme, üç görüşme... En sonunda kurumsal şirketimiz elindeki ayakkabıyla gelir, Capitella'nın kapısını çalar. 



Sonrasında neler olduğunu çözdüm mü dediniz? Okumaya devam edin. Büyüklere Masalların en güzel yanı, işler hiçbir zaman olması gerektiği gibi olmaz ve çoğu zaman mutlu son yoktur. Ve bunun tek sebebi kahramanımızın ta kendisidir.


Kurumsal şirketimiz çok sabırsızdır. Hemen Capitella'yı alıp götürmek, sarayının içinde bir masa vermek niyetindedir. Ancak o da ne! Capitella birden hayallerinin Prens'i hakkında tereddüte düşer. Şömine kenarındaki hayatına alışmıştır bi kere. Olaylar Capitella'nın Prens'i konu komşuya (internete) sordurmasıyla daha da karışır:  


1- Öncelikle 
Capitella Prens'in (kurumsal şirketimizin) dışarıdan çok heybetli görünmesine karşın içeride üvey annesi tadında bir kişiliği olduğuna dair duyumlar almıştır ve bu kahramanımızın tereddüte düşmesine yol açmıştır.
2- Ayrıca düşününce (niye düşünüyorsun ki acaba!), Prens çok da büyük umutlar vaadetmemektedir. Capitella biraz daha sabredebilirse (bir yıl kadar çalışırsa) gerekli olgunluğa ulaşıp, daha iyi kısmetler bulacağına inanmıştır.
3- Tamam, Capitella saraya taşınacaktır ancak bu sefer de kocaman sarayda küçük evlerinde sahip olduğu parayla geçinmeye çalışacaktır. Prens bile olsa emeğe saygı olmayınca olmuyor işte.

Sonuç olarak Capitella bu teklifi reddeder ve eski sefil hayatına geri döner. (Evet, büyük mallık)

Hem kurumsal olan hem de halihazırda gönül bağı kurduğun bir şirketten teklif alınca gitmek en mantıklısı değil mi? Bir yerden başlamak gerek zaten dediğinizi duyar gibiyim. Ama bazen de çilenizi doldurup, yolunuza öyle devam etmek istersiniz. Tabii dönüşü kaçırdıktan sonra bu kararı hangi kafayla verdiğinizi durup durup düşüneceksinizdir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder